1933’de girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nazmi Ziya, Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde çalıştı, Feyhaman Duran ve Namık İsmail gibi hocalardan yararlandı onlardan romantik/izlenimci estetiği edindi. 1936’da Lépold Lévy atölyesine geçti, 1938’de mezun oldu. Levy ile çalışmalarını daha sonra İDGSA Resim Bölümü Yüksek Kısmı’nda da 1944’de mezun olana kadar sürdürdü. Kısa bir süre İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde Halil Dikmen’in yardımcılığını yaptı. Yeniler Grubu’nun (1941) kurucuları arasında bulunan Nuri İyem, o yıllarda eğitim programını Cézanne kaynaklı kübist, inşacı bir yaklaşımla sürdüren Akademi’nin aksine toplumcu-gerçekçi resim anlayışına bağlandı. Liman işçileri, nalbant, tarlada çalışanlar, yük taşıyanlar, emekçiler gibi konuları işleyen sosyal içerikli eleştirel resimler yaptı. d Grubu’nun “kübist/elitist” biçimciliğine Akademi dışında sanat yapan biri olarak hep karşı çıktı. 1941-1950 yılları arasında yaptığı toplumsal içerikli resimleriyle, Yeniler Grubu’nu oluşturan diğer genç kuşak sanatçılarla, özellikle Akademi dışındaki yazar ve sanatçılardan destek aldı. İlk kişisel sergisini 1946’da açtı. İki yıl tutuklu kaldı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de duvar resimleri gerçekleştirdi. 1950’lerde Maya Sanat Galerisinde sergi açtı, devlet tarafından yurt dışında düzenlenen sergilere katıldı. 1946’da Fethi Karakaş ve Ferruh Başağa ile birlikte paylaştığı Asmalımescit Sokağı’nda, bir apartmanın çatı katındaki atölyede yetiştirdiği, soyut sanatı savunan bir grup öğrencinin kurduğu Tavanarası Ressamları (1951-1952), İyem’in yönlendirmesiyle Akademik iktidarın yöneticileri olarak gördüğü d Grubu sanatçılarını taklitçilikle suçladı. Yaşamı boyunca Akademi’nin savunduğu sanat anlayışına karşı çıkan İyem, 1950’lerde ilericilik olarak anladığı soyut sanata bağlandı, akademinin resmi sanat anlayışını eleştirdi. 1960’lı yıllarda, bir yandan da Anadolu insanını onların yaşamını, iç dünyasını, köyden kente göç olgusunu, gecekondu yaşamını anlatan figüratif resimler üretti. Bununla birlikte soyut resimler de boyadı. Giderek Anadolu, göç, gecekondu manzaralarına yöneldi, Anadolu’yu bir kadın olarak idealize ettiği iri özlü, güzel kadın portreleriyle görselleştirdi.
1950’lerden 1960’lı yılların ortalarına kadar boyayı maddesel olarak ön planda tuttuğu, geometrik bir kompozisyon anlayışı ile soyut-lama-lar yaptı, sonra figüratif resme geri döndü. 1970’de göç konusuna ağırlık veren sanatçı, “Nuri İyem” deyince akla gelen günlük yaşam içindeki köylü kadınlarını, koca gözlü, suskun, anıtsal kadın portrelerini yapmayı 2000’li yıllara değin sürdürdü.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi'ndeki Eserleri
R-0136, Dededen Toruna Atatürk Türküleri,
R-0397, Dikey Portre 1979,
R-0422, Şile'de Kır Bahçesi 1996,
R-0775, Kompozisyon,
R-1239, Nü (Yatan Kadın),
R-2631, Portre
İzmir Resim ve Heykel Müzesi ve Galerisi'ndeki Eserleri
R-0115, Mavi Vazolu Natürmort,
R-0364, Köylü Kadın
Z. Yasa-Yaman, İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Sanat, Ankara Resim ve Heykel Müzesi (Ed. Zeynep Yasa-Yaman), Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012, s.320