1970 yılında Trabzon Lisesi’nden mezun oldu. 1977 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü, Neşet Günal Atölyesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’ne asistan olarak girdi. 1983 yılında aynı kurumda sanatta yeterlik diploması aldı. 1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde yardımcı doçent; 1995 yılında doçent oldu. 2001 yılında profesörlüğe yükseldi. 2017 yılında kendi isteği ile emekli oldu.¹
Sekban, eserlerinde “ Karadeniz yöresinin insanlarını ve yaşamlarını anıtsal figür yorumuna bağlı bir anlayış içinde göstermektedir. Maden ve kanal işçilerinin yaşam kesitlerini yansıtan resimlerinde; abartısız, oldukları gibi görünen insanlar tüm gerçeklikleri ile ele alınmakta ve ‘insan’ olgusu her yönü ile verilmek istenen mesajın özünü oluşturmaktadır. ”.² Sekban’ın figürleri güçlü ve gerçekçi anlatımlarını toplumsal çizgi içinde ısrarla tutar. Sağlam figürler toplumsal realite ve sınıfsal dokuyu kentin içine doğru çekilen ve değerlendirilen resimsel gerçeklik boyutlarında irdelerken, aynı zamanda yüksek bir estetik kategoriye de varmıştır.³ Hümanisttik değerleri işleyen ressam Sekban’ın eserleri; ‘Demiryolu İşçileri’, ‘Kurtuluş Savaşı Destanı’, ‘Fındıklı Parkı’, ‘Balıkçılar’, ‘Ortadakiler’, ‘Deniz’ ürettiği resim dizileridir. “Nedret Sekban, çalışmalarında görünen gerçekliğin evrenselliğine olan inancını vurgularken, başlangıç noktasının bu ortak görsel deneyimi, araya dillerin farklılıkları girmeden, aktarmak, bunu samimi şekilde yapmak olduğunu söyler”.⁴
Figür ressamı olan Nedret Sekban, her eserinde insanı merkeze koymaktadır. Kompozisyonlarında, insanı ve insanın günlük hallerini betimlerken, doğayı yardımcı öğe olarak kullanır. Araştırmacı bir tavır sergileyen sanatçı, resmini yapmadan önce giriştiği farklı ön denemelerle belirleyicilik olgusunu netleştirmektedir. Sanatçı, kendi iç dünyasının izlerini kullanarak reel bir dünyayı yeni bir yorumla ele almaktadır. Yani sanatçı, gözlemden sonra biçimi tekrar kurgulamaktadır.⁵
Sekban eserlerini çoğunlukla toplumdaki alt kesimden olan insanların günlük hayatlarından detayları bizlerle paylaşmak istemiştir. Seçtiği konular arasında özellikle çingeneler, çiçekçi kadınlar ve balıkçılar yer almaktadır. Bir nevi zorluklarla hayatlarına devam ettiren bu insanların meşakkatli meslekleri ile hayatlarını sürdürürken onların hayata bakış açılarını izleyicilerle buluşturmayı da önemli görmüştür. Eserlerinde figüratif bir üslupla, insan-doğa, insan-iş, insan-kültür ilişkilerine değinmiştir. Resimlerinde kullandığı renklerle oluşturduğu ışık ve gölge ilişkileri yalnızca kütleyi değil, kütlenin içindeki dinamizmi de yardımcı olmuştur. Eserlerde yer alan birçok ortak renk, biçim ve sembollerden bazıları ise alt kesimden olup zorluklarla çalışan insanlar, azgın deniz, kuş, köpek, ağaçlar ve çingeneler olmuştur. Sekban’ın resmindeki gerçekçilik olgusu da aslında belirli bir durumdaki insanın varoluşundaki anlamını sorgulamamıza, sosyal ve felsefi açıdan da destekler mahiyettedir. Nedret Sekban, eserlerinde bize duyurmak istediği insana has acı, üzüntü, keder vb. duygularını, işkence aletleri, zincir, sopa gibi sembollerle göstermek yerine beden dili ile anlatmayı tercih etmiştir. Resimdeki ışık ve gölge ilişkisi yalnızca kütleyi değil, kütlenin içindeki dinamizmi de inşa etmiştir. Yanmakta olan bir ateş, insan grupları, bekçi köpeği, ellerdeki aletler bir olaydan çok, insan-doğa, insan-iş, insan-insan ve insan-kültür ilişkilerini de anlatmıştır. Karanlık içinde bir metalin parlayışı, karşı karşıya duran yüzlerin birbirlerine yansıttığı ışıklar, sanatçının hikâyesini oluşturan unsurlardır. Sekban’ın resminde gerçekçilik, belirli bir durumdaki insanın varoluşundaki anlamı, sosyal ve felsefi açıdan sorgulamaya çalışılan bir yaklaşım içerisinde algılanmıştır.⁶
Sanat eleştirmeni ve yazar Mehmet Ergüven, Nedret Sekban resimlerindeki figüratif anlatımlara dair şu sözleri söylemektedir: “…özünde insanı yüceltmeye odaklı bu resimlerde bir başka özellik daha hemen dikkati çeker: Figür kendisini önceleyen bir mekânda yer almadığı gibi, daha sonra gündeme gelen mekân da figüre göre var olmaz. İnsan, dışındaki her şeyi eklentiye çeviren bir saygınlık abidesine dönüşmüştür böylece; çünkü insan, son tahlilde emeğiyle haklı olma savaşı veren bir canlıdır – her koşulda onurlu ve dimdik.” ⁷
Ankara Resim ve Heykel Müzesi'ndeki Eserleri
R-1086, Mustafa Kemal
¹ Nedret Sekban “Ölüm / Kalım Arasında” Sergisi, MSGSÜ Tophane-İ Amire Kültür ve Sanat Merkezi Mimar Sinan Üniversitesi Web Sayfası, Erişim Tarihi: 15.03.2021, https://www.msgsu.edu.tr/news/NewsDetail.aspx?nid=1362.
² A. Ersoy, 500 Türk Sanatçısı Plastik Sanatlar, 1.Basım, İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi, 2004, s.30.
³ Ü. Gezgin, 1950 Sonrası Türk Resminde Düşünsellik, İstanbul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalı Programı, Sanatta Yeterlilik Tezi, 2009, s.61.
⁴ Soner Özdemir, Nedret Sekban: Desen olsam ölü diri = Being a drawing dead or alive, 18 Aralık - 10 Ocak 2009, (Sergi Kataloğu), Evin Sanat Galerisi, 2009.
⁵ D. C. Koç ve O. Altıntaş, Bedri Rahmi Eyüboğlu-Neşet Günal-Nuri İyem-Mehmet Pesen-Nedret Sekban Eserlerinin Yapı Kategorileri Bakımından İncelenmesi, İdil, 2016, Cilt 5, Sayı 23, (831-863), s.842.
⁶ N. Güneş, Nedret Sekban’ın Resimlerinde Sembollerin Dili, Kesit Akademi Dergisi, Yıl/6, Sayı/: 23, Haziran/2020, (298-309), s.300,308-309.
⁷ M. Ergüven, Ölüm / Kalım Arasında, s.19, MSGSÜ Yayınları, İstanbul, 2017.