1968-1969 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim bölümüne girdi.
1973- 1974 öğretim yılında mezun oldu. Bugüne kadar Türkiye'de ve yurtdışında çok sayıda kişisel sergi açan ve karma sergilere katılan sanatçının üretiminin 16 yılına tanıklık eden Asmalımescit’teki atölyesini 2011 yılında müze-eve dönüştüren sanatçının eserleri çok sayıda özel koleksiyonda da yer almaktadır.
Muzaffer, köy kökenli-akademili bir ressamdır; onun resim serüveni, bu ikilemi kendisi için nasıl zenginleştirici bir senteze dönüştürdüğünün öyküsüdür. Çocukluğunda doğup büyüdüğü Karadeniz coğrafyasından, halkından, folklorundan etkilendiği gibi; Sabahattin Eyüboğlu’nun Azra Erhat ve Halikarnas Balıkçısı’yla birlikte oluşturduğu Anadolu hümanizmi düşüncesinden, Bedri Rahmi Eyüboğlu ekolünden de etkilenir.¹
Sanatçının 1960’lardan bu yana uzanan sanat serüvenine baktığımızda Anadolu insanının mitolojik hikâyeleri ile beslenen ve bu hikâyeleri günümüz sorunları ile eşleştiren bir yanı olduğunu görürüz. Tanrıçalar, dilek ağaçları, Şahmeran vs. hep tarihte yaşandığı gibi tuval üzerine aktarılmıştır ama baktığımızda sadece geçmiş zamana ait izleri değil, bugünden de bir şeyler görürüz. Kendine ait bir anlatım biçimiyle şekillenen tuvallerin içinde yer alan bu politik söylemin sanatsal durumun önüne geçmeden, anlatım içinde sınırlandırılarak belirlenmesi sanatçının ustalığının bir göstergesidir. Onun resimlerinde binlerce yıllık Anadolu tarihinin izlerini görürüz. Roma, Urartu, Sümer, Selçuk, Osmanlı vs. gibi bu topraklarda yaşayan insanların enerjilerinin yansıması ile karşılaşırız. Onun Knidos kralı ile bir aforizmada konuşması, Tanrıça Demeter ile bir güneş saatinin altında buluşup dertleşmesi, Yunus ile duygu alışverişinde bulunması bir oyun değildir. Sanatçının hissederek, duyumsayarak yaşadığı bir durumdur. O hep bize ait olan ya da bizim yakın çevremizde olan değerlerin izlerini sürerek var olmuş ve kendine özgü bir anlatım dili oluşturmuş bir sanatçıdır.²
Akyol sanat anlayışını şu şekilde dile getirmiştir:
“Ben düş zenginiyim. Zenginliğim algılayıp özümsemenin ürünüdür. Elli yıllık bu serüven beni abat etti, düşler bireyi yaptı. Varsıllığımın ana kaynaklarına saygıyla yaklaştım. O kaynaklardan beslendim. Beslendikçe çizdim, çiziktirip boyadım. Terkimde insana dair tüm değerleri taşıdım. Kendi teknemin hamurunu yoğurdum. Kendi teknemde kendi ekmeğimi pişirdim. Ulu ozanların şiirlerinden beslendim. Anadolu ezgilerini çok sevdim. Sevdanın büyüsüyle çocuklaştım. Acının, baskının, ihanetin her türlüsünü gördüm ve yaşadım. Renklerin gücüyle ayakta kaldım. Resim yapıyorum” .³
Ankara Resim ve Heykel Müzesi'ndeki Eserleri
R-1746, Hümanizm -1981-82
¹ Yıldız Cıbıroğlu, Muzaffer Akyol’u Büyüleyen Nar Simgesi ve Can Şöleni, 2007, Muzaffer Akyol Web Sitesi, Erişim Tarihi: 01.03.2021, http://www.muzafferakyol.com/yildiz-cibiroglu.php
² Denizhan Özer, İrkildim Uyandım, Muzaffer Akyol Web Sitesi, Erişim Tarihi: 01.03.2021, http://www.muzafferakyol.com/denizhan-ozer.php
³ Muzaffer Akyol, Düşümde Bir Gemi Gördüm, Muzaffer Akyol Web Sitesi, Erişim Tarihi: 01.03.2021, http://www.muzafferakyol.com/muzaffer-akyol.php