Osman Asaf (1868 -1938)

Biyografi

1868’de Saray Bosna’da doğan Asaf, 20’li yaşlarında Sanayi Nefise Mektebi’ne kaydolur. İlk öğrencileri arasında bulunduğu Sanayi Nefise’den başarıyla mezun olan sanatçı, ülkemizdeki ilk sanatçı topluluğu olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurucuları arasında bulunur. Cemiyetin yayın organı olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti mecmuasının sorumlu müdürlüğünü üstlenir. Savaşın yaşandığı dönemde, Balıkesir, Bandırma’da Belediye Başkanlığı yapar. 

Cumhuriyet döneminde Numune-i Terakki Mektebi’nden başlayarak birçok rüştiye ve lisede resim öğretmenliği yapan sanatçı, 1932 yılında Pertevniyal Lisesi’nden emekliye ayrılır. Osman Asaf, ölümüne yakın çıkarılan soyadı kanunu gereği Bora soyadını alır. 1935 yılının Kasım ayında, Kadıköy Kızıltoprak’taki evinde vefat eder. 

Osman Asaf Bora’nın resimlerinde konularının çıkış kaynağı doğadır. Manzaralarını kartpostallardan bakarak değil, açık havada gözlemleyerek resmetmektedir. Bu bakımdan, Hoca Ali Rıza kuşağının tarihsel ve kırsal doğayı betimleme eğilimine Osman Asaf’ın da kendine özgü renk zenginliği ile katıldığı söylenebilir. İstanbul’un doğasından yapmış olduğu manzaralar, Osman Asaf’ın en önemli yapıtlarını oluşturmaktadır. Sanatçı bu resimlerinde, Erenköy, Kızıltoprak, Acıbadem, Dudullu, Kalamış, Fenerbahçe, Maltepe, Kağıthane ve Göksu dereleri gibi İstanbul semtlerini, eski konakları, ağaçlı yolları, kayalıkları titiz bir tasvir duygusuyla saptamıştır.Genellikle resmini yapmış olduğu dar sokaklarda figüre çok fazla yer verilmemiştir. Kimi resimlerinde ise ıssız deniz ve kır görünümleri vardır. 

Kırsal çevrelerde doğa, sınırsız bir boşluk içinde uzayıp giderken, içinde barındırdığı ağaç, bitki ve kayalık gibi öğeler çevrenin zengin dokusunu yansıtmaktadır. Çalışmalarda gördüğümüz tarihi yapılar İslamiyet’in dinsel öğeleri olan cami, türbe gibi mekânlar, çeşme, harabe, köprü, konak, kız kulesi gibi toplumun yabancısı olmadığı mimari yapılardır. 

Çalışmalarında mavi, mor ve kahve tonlarının yanı sıra sarı tonlarına da ağırlıklı olarak yer vermiştir. Kompozisyonlarında ışık ve gölgeyi nesnelerin üç boyutlu yapılarını ortaya çıkaracak şekilde değerlendirmiştir. Ayrıca, atmosfer değişikliklerinin gösterilmesinin de önemli olduğu resimlerinde arka planda dağ, orman, deniz ve yelkenli öğelerine yer vermiştir.  

Sanatçının manzara betimlemeleri dışında çok sayıda olmamakla birlikte ölü doğa ve figür çalışmaları da bulunmaktadır. Bu çalışmalarda sanatçının objeleri değerlendirme gücü, çizgi ve açık koyu değerler üzerine kuruludur. 

Yağlıboya tekniğini erken dönemde çalıştığı eserlerinde daha çok tercih etmiştir. Sağlık sorunları sebebi ile daha sonraki eserlerinde suyla karıştırılan ve kokusu yağlıboya kadar yoğun olmayan guaj ve suluboya tekniğinde çalışmalar yapmıştır. 

Sanatçının yağlıboya tekniğiyle yapmış olduğu çalışmalar neredeyse suluboya tekniğinde yapmış olduğu resimler kadar ince tabakalıdır. Ayrıca renkleri birbirine fazla karıştırmadan temiz kullanmış ışık ve gölge oyunlarına yer vermiştir. Uyguladığı teknikler her biri kendi içinde ayrı bir değer taşımakla birlikte suluboya tekniğinde yapmış olduğu eserlerle farklı bir yetkinlik gösterir. 

Sonuç olarak; İstanbul’un savaşla değişen yaşam ortamında bulunarak, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin getirdiği sosyo-kültürel değişimleri yaşayan sanatçı; etkinliklerini bu birbirinden farklı süreçler içinde değerlendirmiştir. Eserlerinin kaynağını toplumun geleneksel yapısından, doğaya karşı beslediği sevgiden ve gözlem gücünden alan sanatçı çok sayıda eser vermiştir. Yapıtları incelediğinde resim sanatının hemen hemen bütün teknikleri ve türleri üzerine çalışan sanatçının, manzara (peyzaj) çalışmalarının yoğunlukta olduğu görülmektedir. 

Kaynakça

Eserler