Müfide Kadri (1890 - 1912)

Biyografi

Müfide Kadri, 1889 yılında İstanbul’da doğmuş, küçük yaşlarda ailesini kaybetmiş ve dönemin İstanbul asilzade ailelerinden Kadir Bey tarafından evlat edinilmiştir. Kadri Bey’ in sağladığı özel eğitim ile resim ve güzel sanatların tüm alanlarında yeteneğinin keşfedilmesinin ardından resim, müzik, piyano, keman ve ud gibi enstrümanların eğitimini almıştır.¹  

Sanat hayatına 10 yaşlarında başlayan Müfide Kadri, resimde zamanının meşhur yabancı ressamlarından Valöry, Zonaro ve Sanayi- i Nefise Mektebi’nin kurucusu olan müze müdürü Osman Hamdi Bey tarafından özel resim dersleri aldı Güzel Sanatlar Akademisi’nde görev yapan İtalyan sanatçı Salvatore Valeri de kendisine karakalem ve suluboya dersleri verdi.² 

Müfide Kadri, Osman Hamdi Bey tarafından Osmanlı Sarayına takdim edilerek, Abdülhamit’in torunu Adile Sultan’a resim dersleri verdi.³ 

1911 yılında 21 yaşına gelen sanatçının, Beyoğlu’nda İtalyanlara ait bir cemiyetin (İstanbul Opera Cemiyeti Salonu) salonlarında açılan beşinci sergide üç yağlıboya, bir pastel boya çalışması sergilenmiş, ressam Valöry, Kadri’nin bir tablosunu Münih Sergisi’ne göndermiş ve bu eseri bir madalya almaya hak kazanmıştır.⁴ 

Önce Numune Mekteplerine, sonra Süleymaniye’deki Numune-i İnas adlı kız okulunun öğretmenliğine atanan Müfide Kadri, İnas Rüştiyesi ile İnas İdadisi’nde, resim, nakış ve musiki hocalığı yapmıştır.⁵ 

Portre, peyzaj ve natürmort konularında çalışan sanatçının, İzmir Resim ve Heykel Müzesi’ndeki “Natürmort” isimli eseri akademik bir anlatıma sahiptir. Sanatçının ilk dönem yapıtları 19. yüzyıl Fransız resminden, Barbizon ressamlarından, Corot’dan esintiler taşıyan fotoğraf veya kartpostallarından yola çıkılarak gerçekleştirildiği düşünülebilecek yapıtlardır. Sanatçının bu çalışmaları daha çok resim tekniği ve malzeme becerilerini geliştirme yolundaki yapıtları olarak değerlendirilebilirler.⁶ 

Müfide Kadri’de uygunluk ve güzelliğin inceliğini kavrayan ruhi bir yetenek ve ileri bir görüş bulunduğu dikkati çeker. 1906 yılında henüz Türkiye Cumhuriyeti’nin ve harf devrimimizin hayali bile yokken ve Arapça yazının hâkim olduğu bir devirde 18 yaşında yaptığı natürmort tablosunu imzalarken, Fransızcadan esinlenerek, bugünkü Türk harflerini benimsemesi ve Türkiye’de ilk defa daha o zaman kullanılması, bunun en açık delilidir.⁷ 

Müfide Kadri, Mihri Müşfik gibi Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne üye olan ve cemiyetin sergilerine katılan diğer kadın sanatçıdır. II. Meşrutiyet döneminde kadının toplum içinde sanatsal etkinliğini artırmak yolunda bir altyapı oluşmasında Müfide Kadri ve Mihri Hanım’ın büyük etkisi olmuştur. Nezihe Muhittin’in Türk Kadını eserinden Müfide Hanım’ın Kız Lisesi’nde ilk kadın ressam olarak resim dersi verdiğini ve II. Meşrutiyet’in getirdiği yenilikçi ortam içinde olduğunu öğreniriz. Osmanlı kadınının o güne dek alışılmış ve onaylanmış düşünüş-davranış biçiminden farklı olarak Müfide Kadri ve Mihri Müşfik, Batılılaşmanın zorunlu kıldığı “Yeni Kadın” tipine uymaya, toplumda ve çevrelerinde bunun kabullenilmesi için mücadele etmeye çalışırlar.⁸ 

Nüvit Özdoğru, Müfide Kadri’nin Ankara Resim ve Heykel Müzesi’ndeki “Kırda Kadınlar” veya “Piknik” diye adlandırılan eserin imgesine “Taç Giymiş Melekler”, “Tanrılaşan Doğa” alt yazısını uygun görür ve bu resimde Avni Lifij’den çağrışımlar olduğunu düşünerek yorumlar: “Tek rengin -pembenin- egemenliği ve gün batışının hüznü. Bu hüzün melankoliye kadar varmıyor. Resimdeki hanımlar, genç kızlar, vakur, sessiz ve mutlu. Müzik dinliyorlar. O dönemin sözcükleriyle söylersek, herkeste huzur, sükûn ve sekinet. Aşırı duygusallığa kaçmayan bir duyarlılık. Pembe aydınlıklarda taç giymiş “melekler” var. Bir rüyanın saydamlaşmış pembesinde dinlenen körpecik ressamımız belki de hocasından duyduğu Swedenborg’u anımsamış, taze çiçeklerin açtığı o yaşlı dünyada tanrılaşan doğayı çizmeye karar vermiş. Bu resmin belki de en cana yakın yanı figürlerdeki belli belirsiz acemilik. Bu zorlama olmayan, en içten “naiflik” resmi insana yalnız renkleriyle değil, her yanıyla, her tutumuyla sımsıcak kılıyor.⁹ 

Maurice Denis de böyle genç, saf kızlardan oluşan sembolik, mistik manzaralar yapmıştır, ama onlar “soğuk”tur, durağandır, her şey tam bir denge içindedir, donmuştur. Müfide Kadri’nin resmi tam dengeli değil. Göz bir figürden ötekine kaydıkça resim sağ aşağıya doğru meylediyor ve tablo devinim kazanıyor. Pek çok estetik kuramcı, işte bu yüzden, resimler kaskatı donup kalmasın diye hafif dengesizliği önerir ve büyük başyapıtlardan örnekler gösterir. Müfide Kadri’cik acaba bu kuralı resim hocalarından mı öğrenmişti yoksa içgüdüsü mü onu bu sonuca mı götürmüştü? Bu eğilim öteki resimlerinde de vardır. Ben bir “acemi” Müfide Kadri’yi bin akademinin nice “ustasına” değişmem.” İnankur’a göre Osmanlı kadınının hem bir imge hem bir imza olarak, hem bir model hem bir sanatçı olarak ortaya çıkması, saray ya da yönetici elit sınıf mensubu başta olmak üzere eğitim almış olması gibi, Osmanlı toplumunda bir dizi ayrıcalıklı aşamadan geçmiş olmasına bağlıdır. Kısacası resimde görünür olabilmek, o dönem algılandığı şekliyle Batılı gibi görünmek koşuluyla ilişkilidir.¹⁰ 

Mihri Müşfik ve Müfide Kadri gibi kadın sanatçılar ve öğretmenler aracılığıyla artık kadın, tema olarak yer aldığı bu resimlerin ötesinde yavaş yavaş kendisi de özne olarak var olmaya başlar. Nitekim Müfide Kadri, Mihri Müşfik, Celile Hikmet, Belkıs Mustafa, Sabiha Bozcalı, Bedia Güleryüz, Güzin Duran, Nazlı Ecevit gibi kadın sanatçılar kendi varlıklarıyla toplumda yer edinirler.¹¹ 

Malik Aksel 1971 yılında Sanat ve Folklor adlı kitabında “İlk Kadın Ressam Müfide” yazısında ressam Müfide Kadri için ; “Müfide, muhtelif mevzularda çalışmış bir ressamdı. Eserlerinde kendi mizacı ile Osman Hamdi beyin üslûbu, birleşiyor. Manzaraları Ali Rıza Beyin üslûbunu andırmakla beraber, figürlerinde ondan ayrılan hususiyetleri vardır. Tefli kız, piyano çalarken, İstanbul sahilleri, natürmortlar. En tanınmış eserleridir. Sanatçı ele aldığı konularda titiz bir işçilikle kendini gösterir” şeklinde ifade etmiştir. Genç sanatçının vereme yakalandığı, boyanın verem hastalığı üzerindeki olumsuz etkilerine aldırmadan resim yaptığı rivayet edilir. Müfide Kadri, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 1912 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. Ölümünden sonra tarafından kırk kadar eseri sergilenip satılmak üzere Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne verilmiş, 1912 de sergilenen eserlerden elde edilen gelir cemiyete bağışlanmıştır.¹² 

Karacaahmet Mezarlığına defnedilen Müfide Kadri için Osmanlı Ressamlar Cemiyeti özel olarak bir mezar yaptırmıştır. Mezar taşına bir palet resmi nakşedilerek ölüm tarihi ve baba adı kaydedilmiştir.¹³ 

Daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Dr. Öğr. Üyesi Pınar Yazkaç ve Hilal Gürensoy Şener' in “Osmanlı Döneminde Yetişen Öncü Kadın Ressamlarımızdan Müfide Kadri" başlıklı makalesi (Kalemişi Dergisi, Cilt 6, Sayı:12, 2018,  Syf:121-139) 

İzmir Resim ve Heykel Müzesi ve Galerisi'ndeki Eserleri 

İR-0309, Natürmort

Kaynakça

¹ N. G, Mısırlı, “Cumhuriyet Dönemi Kadın Sanatçıları Üzerine Bir Müze Tasarımı”, İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul, 2015, s. 29 

² T. Toros,  “İlk Kadın Ressamlarımız” , Ak Yayınları Sanat Kitapları Serisi, 1988, s. 19 

³ T. Atagök, “Kadın, Yaşam, Kültür”, Anadolu Sanat Dergisi, A.Ü. Yayınları, 1993, Sayı 1. 9 s. 9 

S. Ünver, “İlk Kadın Ressamımız Müfide Kadri”, Ankara Sanat Dergisi, 1966, Sayı 6. 4, s. 4 

Toros’dan aktaran D. Bayav, “19.Yüzyıl Sonu ve 20. Yüzyıl Başında Kadın Ressamlarımız”, Trakya Üniversitesi, Edirne, 2011, s.20 

D. Bayav, “19. Yüzyıl Sonu ve 20. Yüzyıl Başında Kadın Ressamlarımız”, Trakya Üniversitesi, Edirne, 2011, s.20 

H. Uğur, “İlk Kadın Ressamımız Müfide Kadri”, Ankara Sanat Dergisi, 1978, Sayı 13, s. 8 

C. Beykal, “Yeni Kadın ve İnas Sanayi-i Nefise Mektebi”, Boyut, S. 16, 1983, s. 6-13, s.6 

N. Özdoğru,  “Doğumlarının 100. Yılında Türk Resminin İki Yüce Adı: Namık İsmail ve Müfide Kadri”, Milliyet Sanat, 255, Ocak: 32-36. 1991: 34 

¹⁰ İnankur’dan aktaran A. Antmen, “Hanımlara Mahsus, Beylere Vazife: Sanat Tarihi ve Cinsiyetli Beden”, Kimlikli Bedenler Sanat, Kimlik, Cinsiyet, Der. Ahu Antmen, Sel Yayınları, İstanbul 2014, s. 45 

¹¹  İ. C. Okkalı, “II. Meşrutiyet Dönemi Resim Sanatında Nesne ve Özne Olarak Kadın”, Art-Sanat, 2019,  11 (Ocak), s.  58 

¹² M. Aksel, “İlk Kadın Ressam: Müfide”,Sanat ve Folklor, Yayına Hazırlayan: Beşir Ayvazoğlu,(2.Basım 2011,İstanbul, s. 247 

¹³ H. Uğur, “İlk Kadın Ressamımız Müfide Kadri”, Ankara Sanat, 1978, 146, Haziran: (8-9).s. 9. 

Eserler