Muhittin Sebati 1901 yılında dünyaya gelmiştir. Ortaöğrenimini Darüşşafaka’da tamamlamış, ardından Sanayi-i Nefise Mektebi Âlisi’ne kaydolmuştur. Burada, önce desen Atölyesi’nde Hikmet Onat’ın öğrencisi olmuş, ardından Çallı Atölyesi’ne devam etmiştir.
Sanayi-i Nefise Mektebi'ne giderken bir müddet çalıştığı belediye dairesinde çalışmıştı. Burada, önce desen atölyesinde Hikmet Onat’ın öğrencisi olmuş, ardından İbrahim Çallı Atölyesi’ne devam etti.¹
Muhittin Sebati, sanat ve sanatçı olmak üzerine temel bakış açısını Çallı Atölyesi’nde edinmiş ancak içine kapalı kişiliği onu bu atölyenin genel atmosferinden ve diğer arkadaşlarından bir ölçüde ayırmıştır. Nurullah Berk onun farklı yapısını şu şekilde vurgulamaktadır: “O, mektep atölyelerinin dağınık, çapaçul, laubali, çok kere zoraki külhanbeyi havası içinde dürüst ve temiz bir kalem efendisi karakterini canlandırırdı. Belki bu hareketler ona, bir müddet çalıştığı belediye dairesinde sinmişti. Onu anlayan, ruhu üzerine eğilen hemen hiç kimse olmadığından, ana baba şefkatinden mahrum olmuş olan bu çocuk hiç kimseye kendini açmaz, vermez ve huyunun menfi taraflarını bir zırh gibi nankör dünyaya karşı kullanmak mecburiyetinde kalırdı” ²
Hikmet Onat 'tan desen çizmek yeteneklerini kazanırken, Çallı’dan özellikle resmi sevmenin ne demek olduğunu öğrendi.³
Muhittin Sebati, Akademi’den mezun olduktan sonra 1924 yılında Paris’e gitmiştir. Öğrencileri için sanatı bir tutkuya dönüştüren bir hocanın atölyesinden çıkıp ardından bu tutkunun özgürce gelişebileceği bir sanat ortamına girmek, sanatçı açısından çok önemli olmuştur. Burada, atölyenin dışına taşan sanat eğitimi müzelerle, sergilerle devam etmiştir. Paris’te, 20’inci yüzyıl başında ortaya çıkan fovizm, kübizm gibi akımların bir sentezi doğrultusunda eğitim veren Akademi Julian’daki Albert Laurens Atölyesi’nde çalışmıştır. Kendisiyle birlikte yurtdışında bulunan kuşağının diğer genç sanatçıları gibi, kendilerinden önceki 1914 Kuşağı’nın izlenimci yaklaşımını aşan bir tarzı benimsemiş olan Muhittin Sebati, böylece Türk resminde Cumhuriyet sonrası modernleşme sürecinin paralelinde gelişen bir sanatın ilk temsilcilerinden olmuştur.⁴
Laurens Atölyesi’nde aldığı eğitimin yanı sıra, sürekli bir çalışma temposu içerisinde kendisini geliştirme arayışında olmuştur. Özellikle Raphael’i, Michel- Ange’ı, Tintoretto’nun satın aldığı röprodüksiyonların sadık ve sabırlı kopyalarını yapmıştır.⁵
Bir ara süsleme sanatlarına ilgi duyarak, Paris Dekoratif Sanatlar Okulu’na devam etmiş, aynı zamanda heykel üzerine çalışmalar yapmıştır. Paris’te, yoğun çalışmayla dolu bu süreçte, sanatını çok yönlü olarak geliştirme fırsatını bulmuştur.⁶
Nurullah Berk’in, Muhittin Sebati üzerine kaleme aldığı makalesi sanatçının Paris yılları hakkında yeterli bilgiyi vermektedir: “Bernard Palissy Sokağı 14 numarada matmazel Pons adlı bir bayanın idare ettiği Hotel Mireille’de bir oda kiralamıştır. Burası aynı dönemde Paris’te bulunan pek çok Türk sanatçısının ikamet ettiği bir adrestir. “Derhal mutat titizliğiyle odayı süslemiş, yere yeni bir halı sermiş, masanın örtüsünü değiştirmiş, oracıkta, bu kırmızı taş zeminli küçük odada kendine bir âlem yaratıvermişti. Matmazel Pons Sebati’yi derhal anlamıştı. Ona bir ana şefkatiyle bakıyordu. Hepimizinkinden evvel Sebati’nin sobası yanar, kahvaltısı giderdi. İlkönce temizlenen, düzeltilen onun odasıydı” ⁷
Buradaki yaşantısı, öğrencilik yıllarında olduğu gibi biraz içine kapalı ve arkadaşlarından ayrı olarak geçmiştir. 13 Ağustos 1928’de yurda dönen Sebati, aynı yıl aldığı Milli Eğitim Bakanlığı bursuna karşılık gelen mecburi hizmetini yapmak üzere Ankara Erkek Lisesi’nde göreve başlamıştır. 1929 Nisan ayında Ankara Etnografya Müzesi’nde açılan “Birinci Genç Ressamlar Sergisi”ne sekiz tablo, dört kroki ve bir heykel ile katılmıştır.⁸
Kaynaklarda anlatılanlara göre bohem bir hayat yaşayan Paris yıllarından sonra savruk bir kişiliğe bürünen Sebati, bu yönüyle de Türk sanatçıları arasında dikkat çeken biri olmuştu. Çok küçük yaşta ailesini kaybedip yetim kalmış olması dolaysıyla içe dönük bir kişiliğe bürünmüştü. Heykel alanında tasarlamış olduğu anıt projelerini de genç yaşta ölmesi sebebiyle gerçekleştirememişti. Buna karşın özellikte soyut resme yatkın duran resimleri ile Türk Ressamları arasında yer almayı başarmıştır. Pristeki eğitimi sırasında Cezanne'ye karşı eğilimli geç Kübizim anlayışının renksizliğine ren getiren bir resim eğilimiyle şekillenen bir sanat anlayışına sahip olmuştu.⁹
Sebati’nin eserlerinde nesnel değerlerin hacimsel özellikleri, mekân ve kompozisyon anlayışı ilk bakışta öne çıkar. Koyu renk lekeleri arasında berrak görünümleri, nesnel değerleriyle bir anda belirginleşen meyveler çekici renk değerleriyle tabaktan çevreye dağılırken, su dolu bir bardak, kompozisyonu duna bir anlatımda toplar. Kompozisyona katılan bütün nesneler öznel bir yorumla geometrik biçim bozulmalarına dönüşür. Muhittin Sebati’nin tüm resimleri, siyahın egemen olduğu duygulu bir uyum içinde düşsel görünümlere ulaşmaktadır.¹⁰
¹ O. Yurttadur, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Yurtdışına Gönderilen Ressamların Türk Resim Eğitimine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya 2007.
² B. Nurullah, “Muhittin Sebati”, Güzel Sanatlar Dergisi, S.2,1976, s.64.
³ K. Giray, Çallı ve Atölyesi, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1997, s.50, 51.
⁴ S. Güven, Ankara Devlet Resim Ve Heykel Müzesinde 1914 Kuşağı, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği ve d Grubu Ressamlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2010.
⁵ B. Nurullah, “Muhittin Sebati”, Güzel Sanatlar Dergisi, S.2,1976, s.64.
⁶ S. Güven, Ankara Devlet Resim Ve Heykel Müzesinde 1914 Kuşağı, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği ve d Grubu Ressamlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2010.
⁷ B. Nurullah, “Muhittin Sebati”, Güzel Sanatlar Dergisi, S.2,1976, s.64.
⁸ S. Güven, Ankara Devlet Resim Ve Heykel Müzesinde 1914 Kuşağı, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği ve d Grubu Ressamlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2010.
⁹ K. Giray Müstakil Ressamlar Ve Heykeltıraşlar Birliği, Akbank Kültür Ve Sanat Kitaplar, İstanbul, 1997.
¹⁰ N. Berk, Hüseyin Gezer, 50. Yılın Türk Resim ve Heykeli, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1973.