Şehzade/Halife Abdülmecid Efendi’nin kişisel sanat anlayışını açıklayan Haremde Goethe/ Mütalaa adını verdiği eser aynı zamanda onun Oryantalizm sanat hareketi içindeki yerini belirleyen başyapıtıdır.
Eserde figüratif anlatımın klasisizmin özelliklerini yansıtan pozundan başlayarak figürü ayrıntılı olarak inceleyip bu doğrultuda yorumladığını görürüz. Aynı zamanda Oryantalist sanat hareketinin özellikle kompozisyonlar için özel olarak tasarlanan mekân kurgusunu çok yakından incelemiş olduğunu ve özümseyerek yapıtlarında uyguladığını belirleriz.
Şehzade/Halife Abdülmecid Efendi, bir saray mensubu olmanın yanı sıra, saray ressamı gibi sarayın içinde dolaşarak, Osmanlı sarayının dünyaya kapalı yaşamını yansıtan sahneleri resimleyen eserlere de imza atmıştır. Saray yaşamının tam içinde bulunan bir veliaht olarak, bir saray ressamından çok daha özgür bir şekilde dönemine ve Osmanlı Sarayının günlük yaşamına ışık tutmuştur.
Bu bağlamda, saray içinde prenseslerin giysilerinden, okudukları kitaplara ve dinledikleri müziğe kadar her şeyi resimleyerek belgelemektedir. Şehzade/ Halife Abdülmecid Efendi, Osmanlı sarayının haremi içinde 19. yüzyılın sonlarında yaşayan bir prensesin hayatından alınmış kesiti oryantalist özellikler taşıyan bir sanat anlayışıyla resimlemiştir. Prenses, duvarları halı ve ahşap kaplı bir odanın içinde, kırmızı maroken bir koltuğa uzanmış olarak resimlenmiştir. Hemen yanında bulunan sehpanın üzerinde yer alan vazonun yanında bulunan açılmış ve okunmuş mektuplar, prenseslerin dış dünyayla kurdukları yakın ilişkiyi belirlemektedir.
Haremde Goethe/ Mütalaa adını verdiği eserinde kendisine poz veren prensesin derin göğüs dekolteli yakası ve kolları, beli kavrayan kuşağı gibi zeytin yeşilidir ve şeffaf kumaşın kıvrımlarıyla belirlenmiştir. Ayaklarında Fransız modasını yansıtan dekoratif iskarpinler bulunmaktadır. Elinde Goethe’nin bir kitabını tutan prenses, okumaya ara vermiş, dikkatli, düşünceli bakışlarla ve kendinden emin tarzıyla bir noktaya dalmış olarak betimlenmiştir. ¹
Abdülmecid Efendi'nin baş kadını, Şehsuvar Kadınefendi, bir koltuğa uzanmış olarak gösterilmiştir. Genç kadının üzerinde kısa kollu, yakası açık, uzun bir elbise ve bir çift ökçeli ayakkabı bulunmaktadır. Figürün, saçları toplu olup; boynunda inci bir kolye bulunmaktadır. Kadınefendi, bir eliyle kolyesini tutmakla beraber; diğer eliyle Goethe'nin "Faust" adlı kitabını okumaktadır. Koltuğun yanında, sehpa üzerinde mektuplar ve bir vazo yer almaktadır.
Arka planda, sağ üstte çerçeve içinde bulunan hatta Farsça "Mur-u hane hut hükm-ü Süleyman dared" (Bir evde karınca varsa Süleyman'ın hükmü geçmez) yazısı okunmaktadır. Ayrıca, Osmanlıca 1917 tarihi atılmıştır. Sol üst köşede tuğra şeklinde "Abdülmecid bin Aziz Han" imzası ve altında Osmanlı rakamlarıyla 1336- 1333 tarihleri yer almaktadır. Resmin, tarihi olmasına karşın; var olan yayınların tamamında tarihsiz olduğu iddia edilmiştir. ²
Kaynakça: ¹ Kıymet Giray, Ankara Resim ve Heykel Müzesi Başyapıtlar Kitabı, 1. Cilt, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Yayını, 2020,
² Eylem Yağbasan, Halife Abdülmecid Efendi ve Sanatı, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2004, s. 216
Çerçeve Tanımı: Sarı yaldız boyalı ahşap çerçevenin iç ve dış kenarları kabartma bitkisel motiflidir.
Çerçevenin Genişliği: 16 cm - Derinliği: 11 cm
Küratör: Zeynep YASA YAMAN
Tarihî konular ve İstanbul manzaraları resimleyen Abdülmecid Efendi, farklı içeriklerle ele aldığı resimlerinde kadını kültürlü, eğitimli bir birey olarak, edilgen değil etkin biçimde gösterdi. Dönemin edebiyat, tarih ve düşünce alanındaki önemli yazarlarının eserlerini barındıran zengin kütüphanesi kadınların kullanımına, okumasına, bilgilenmesine açıktı. “Harem’de Goethe/Mütalaa” adlı yapıtında, Beethoven’in sonatından, Wagner’in eserlerinden en seçkin parçaları çalıp yorumlayan Osmanlı kadını bu kez de Goethe’nin Faust’unu okurken gösterilmiştir. Kendine güvenen bu kadın, parmaklarını kitabın arasına koyarak okumaya ara verdiği bir anda öğrendiklerini hazmetmeye çalışmakta, düşünmektedir. Yanı başındaki işlemeli sehpada savruk biçimde duran, farklı yerlerden/ülkelerden postalandığı anlaşılan mektuplar, onun bedensel ve düşünsel olarak haremin sınırları içinde kalmadığını, dostlarıyla yazıştığını, dünyayla ilişki içinde olduğunu vurgular.
Kaynakça: Z. Yasa-Yaman, (Ed.), İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Sanat, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012, s. 132.